Eskiden yazılı basın vardı ve siyaset adamlarından mafya babalarına kadar her kesimden güç odakları yazılı basına baskı kurarak ya da kendi gazetesini çıkartarak bu medyaya yön vermeye çabalardı. Ardından radio ile birlikte işitsel medya ile tanıştı insanlık. Teknoloji ilerledi ve televizyon ile birlikte görsel medya ortaya çıktı. Artık her özel televizyon kanalının hangi siyasi partiye ya da kesime hizmet ettiğini görebilmek çok zor değil. Ancak medyanın gelişme ve değişme hızı bununla da kalmadı. Son gözdemiz sosyal medya sayesinde artık medya algısı ve insanların haberdar olma yolu yine bir değişikliğe uğradı.

Sosyal Medya Yazılı ve Görsel Medyaya Karşı

Yazlı medya, işitsel medya, görsel medya ve son olarak internetin icadıyla hayatımıza giren sosyal medya. Giderek değişen ve hızla gelişen bu medya algısında en dikkat çekici nokta ise kitleleri etkileme potansiyelinin giderek artma eğiliminde olması. Yani yıllar önce yazılı medyanın ulaşabildiği sınırlı kitleye nazaran artık görsel ve sosyal medya ile milyonlarca hatta milyarlarca kişiye ulaşabilirsiniz. Öyle ki dünyanın öbür ucundaki bir kişiye Türkiye'de olup biteni anlatmak bir kaç saniyenizi almaz.

Tüm bu gelişmelere bakıldığında her ne kadar insan yaşamına olumlu etkilerin olduğu söylenebilse de olumsuz etkilerin daha büyük ve tahripkar sonuçlar çıkartabileceği endişesini taşımaktayım. Zira dünyaya bir kaç saniyede haber servis edebileceğiniz sosyal medyayı kontrol altında tutabilen kesimler Twitter ve Facebook gibi en önemli sosyal medya sitelerini kullanarak keyfiyetlerine göre trend başlıklar oluşturabiliyor ya da sahte ve yanıltıcı haberler servis edebiliyor. Her bireyin sosyal medyaya etki yapabildiğini düşündüğümüzde bu sahte ve yanıltıcı haberlerin bireylerin de etkisiyle salgın bir hastalıktan bile daha hızlı yayıldığına tanık olabiliyoruz.

Sahte ve yanıltıcı haberlerin sosyal medya etkisini en net Gezi parkı eylemlerinde yaşadık. Çok önceden yaralanmış ya da ölmüş kişilerin resimleri yeniymiş gibi twitter ve Facebook üzerinden servis edilerek dünyaya insanlar ölüyor mesajı verilmeye başlanırken yurt içinde de bu sahte paylaşımlar sayesinde eylemlere olan katılımın artması sağlandı. Halk tarafından sorgulanmadan ve doğruluğu araştırılmadan hızla paylaşılan bu resimler milyonlarca kişi tarafından saniyeler içinde görüntülendi. Bu durum karşısında basın neden susuyor tepkisi koyan bazı kesimler bu paylaşılan resim ve videoların sahte olduğunu anlayınca görsel ve yazılı medyanın neden sustuğunu geç de olsa anlayabilmişti.

Kitleleri Etkilemenin En Kolay ve Hızlı Yolu

Sosyal medya üzerinden paylaşılan her haber ve resim doğruluk araştırmasına gerek kalmadan yayılabilir ama prestij sahibi medya şirketleri yazılı ve görsel basında bu yalan ya da doğruluğu kanıtlanmamış haberleri anında servis edemez. Bu haliyle görsel ve yazılı medya sosyal medyaya oranla çok daha güvenilir hale gelmektedir. Nitekim başbakan Erdoğan'ın daha önce Twitter ve Facebook'tan "Yeni bir bela türedi" şeklinde bahsetmesinin asıl sebebi de budur.

Sosyal medyanın gücü yazılı ve görsel medyanın çok çok üstündedir. Ancak buna rağmen sosyal medyanın güvenilirliği konusunda kimse net bir şey söyleyemez. Bu durum sosyal medyanın adeta bir canlı bomba gibi olmasına yetiyor. Nerede ve ne zaman patlayacağı bilinmeyen haberlerin, yalanların ve iftiraların dönmesi, güç odaklarının bir kaç yüz paralı eleman tutarak trend başlıklar oluşturması ile bu sosyal medyayı kullanmalarını sağlıyor. Sosyal medya tüm insanlık için en yeni ve en hızlı yayılan tehdit konumundadır. Dünyanın gözünü boyamak için artık bir kaç yalan haber ve paralı internet askerleri tutmak yeterlidir. Ortaya atılan yalanın kanıtlanması yıllar alabilir ama sosyal medyada tüm dünyaya yayılması ve kabul görmesi saniyeler alacaktır.